25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE GÜNÜ
Tarih: 22.11.2019| Okunma Sayısı: 867

      BASINA VE KAMUOYUNA

Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve dayanışma gerektirir bir uyanış günü tayin etme gereği, yine yıllar önce 25 Kasım tarihinde kadınların öldürülmesi ile ortaya çıkmış ve Latin Amerika’da başlayan bu mücadele 1985 yılında Birleşmiş Milletler tarafından da tüm Dünyada bir mücadele günü olarak kabul edilmiştir. 

İnsanlığın var oluşundan bu yana, kadınların toplumdaki yerleri adeta tırnakla kazınarak oluşturulmuştur. Oysa kadınların toplum düzenindeki yerleri Dünya’nın her yerinde yadırganarak hem ulusal hem de evrensel bir baskı ve şiddete dönüşmektedir. Kadınların bırakalım toplumdaki yerlerini, canlarını korumak için dahi çok büyük çabalar göstermesi gerekmektedir.

Kadın cinayetleri, en kutsal Anayasal hak olan yaşam hakkına müdahalenin potansiyeli gittikçe artan bir tehdit ve tehlike olarak karşımıza çıkan suretleridir. Ülkemizde kadın cinayetleri kanayan bir yaradır ve ne yazık ki önüne geçilemez bir şekilde artmakta ve göz ardı edilmektedir. Şiddet sebebi ile hayatını kaybeden kadınlar için bir dijital anıt platformu oluşturulmuştur ve bu platfıorma göre yalnızca 2019 yılının bu tarihine kadar ülkemizde şiddet sebebi ile ölen kadın sayısının 377 olduğu açıklanmıştır.Toplumda büyük yankı uyandıran Emine 
Bulut cinayeti de bu vakalardan biridir ve toplumda uyandırdığı derin üzüntü silinmeyecektir. Ne yazık ki kollektif bir bilinç ve özen olmadan, 6284 Sayılı Kanun ve kadın hakları ile alakalı uluslararası sözleşmelerin uygulanmasında daha pratik olunmadan ve kadının toplumdaki değeri yalnızca basın yoluyla değil fakat herkesçe öngörülerek sağlanmadan, kadına yönelik şiddete müdahalede her zaman geç kalınacaktır.


Her ne kadar kadının önce yaşamını korumamız gerekse de, kadınların tüm Dünya’da çalışma hayatlarında, aile hayatlarında, sosyal hayatlarında ve toplumun her kesiminde geri planda bırakıldıkları açıkça bilinen bir gerçektir. Kadına yönelik şiddet yalnızca fiziksel düzeyde kalmamakta, ayrıca kadına yönelik sosyal şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet ve duygusal şiddet uygulanması sistematik olarak artmaktadır. Kadınlar iş hayatında ekonomik ve cinsel şiddetlere maruz kalmaktadır. Kadınların yeni bir işe girmeleri için belirli sürelerde hamile kalmayacaklarına ilişkin taahhütlerde bulunmaları, doğum yapan kadınların süt izinlerinin kullandırılmamaları, aynı kıdeme sahip kadınların erkeklerden daha az maaş almaları bunlara örnektir. Yine kadınların aile yaşamında sadece kadın olduğu için fazlaca sorumluluk almak zorunda kalmaları, kadınlardan önce anne kimliklerinin ön planda tutulmasının beklenmesi gibi örnekler de duygusal şiddet örneklerinden sadece bazılarıdır. 


Kadına yönelik şiddet ile mücadele, 6284 Sayılı Kanun kapsamındaki tüm tedbirlerin ivedi ve ayrıntılı uygulanması ile artacak ve kadına yönelik yukarıda sayılan ekonomik ve duygusal şiddet gibi, toplumda çok bilinmeyen şiddet türleri kapsamında gerekli ve yeterli bilgilendirme ve yasalaştırma yapılması ile gittikçe azalacaktır. Bu anlamda Yasama ve Yargı erkine, Barolara ve Avukatlara, çoğunlukla ilk müdahaleyi yapması gereken kolluk birimlerine büyük sorumluluklar düşmektedir.


Her platformda haykırdığımız gibi, kadının cinsel, fiziksel, psikolojik bütünlüğünün dokunulmaz olduğunu, kadına karşı cinsiyetçi yaklaşıma dayanan tüm şiddet ve ayrımcılık eylemlerinin karşısında duracağımızı ve takipçisi olacağımızı , kadına yönelik her türlü şiddet sonlanıncaya kadar Baro olarak çalışmalarımızı sürdüreceğimizi bir kez daha önemle bildiririz.


Düzce Barosu Başkanı
 Av. Azade Ay

27.04.2024
AV. TANER ÇAKIR
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.