KANAL
İSTANBUL PROJESİNE İTİRAZ EDİYORUZ
İstanbul
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün web sayfasında 23.12.2019 tarihinde halkın
görüş ve önerilerine açıldığı duyurulan, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı
Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Kanal
İstanbul Projesi ile ilgili olarak hazırlanan ve İnceleme ve Değerlendirme
Komisyonunca yeterli bulunarak nihai şekli verilen kamu yararı bulunmayan Çevresel
Etki Değerlendirme Raporu ile ÇED olumlu Kararının yeniden değerlendirilerek
ÇED OLUMSUZ KARARİ verilmesi için Düzce barosu olarak itiraz etme gereği
doğmuştur.Çünkü;
Uluslararası
Çevre Sözleşmeleri , AB Direktifleri ve Türkiye'nin çevre mevzuatında temel
yasal dayanağı olan Çevre Kanunu'nun amacı , sürdürülebilir kalkınma ilkelerine
uygun olarak çevreyi korumaktır. Çevre Kanunu, önlemleri /yasakları , devletin
ve vatandaşların temel yükümlülüklerini tanımlamaktadır.
Kanal
İstanbul Projesi sadece Istanbul'u etkileyecek bir proje değildir. Coğrafyayı
değiştirecek bir proje olup büyük Çevre sorunları yaratacaktır. Çevre sorunları
Bölgesel Ülkesel-Kıtasal etkiler gösterir.
Kaldı
ki, İstanbul şehrinin kullanıcısı yalnızca İstanbul’da yaşayanlar değil, günübirlik
şehre girip çıkanları ve sosyal ekonomik bağları olan herkestir. Bu anlamda
İstanbul’u etkileyen çevresel değişiklikler çok büyük bir insan topluluğunu kapsamakta,
İstanbul ile coğrafi sosyal ve ekonomik
bağları bulunan biz Düzce’lileri de etkiler niteliktedir.
İstanbul’a
içme suyu temin projesi içinde yer alan Melen havzasında içinde bulunan ilimiz
gerekse Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde bulunan İstanbul ili ve ilimiz
açısından ayrıca önem arzettiğini düşünmekteyiz.
Dolayısıyla
tüm yaşam alanlarında etkili olan bu proje İstanbul’un içme sularını önemli
ölçüde etkileyecek, İstanbul’a içme suyu
temini kapsamında olan Melen havzası içinde kalan İlimiz Düzce ilinde yaşayan
bizleri de etkilemesi kaçınılmaz son olacaktır.
İstanbul
İli, Avcılar, Küçükçekmece, Başakşehir ve Arnavutköy Ilçeleri içerisinde
yaklaşık 45 km uzunlukta, 20,75 m derinlikte ve 275 m genişlikte bir Kanal
açılması için hazırlanan Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ÇED Raporuna;
Kanal
İstanbul Projesi, Büyük Deprem bekleyen Istanbul'un fay hatlarının kesişme
noktasın dadır. ÇED Raporunda yer alan bilgilere göre, proje güzergahı 1., 2.,
ve 3. derece deprem bölgelerinden geçmektedir. Kaldı ki, ÇED raporunda fayların
durumu detaylı incelemeye muhtaç olduğu halde
yeterli araştırmaya dayalı bilgi bulunmadığı gibi çevresinde meydana
gelen her depremden etkilenecek olan ve Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde bulunan Düzce ili açısından da fay
sistemlerinin birbirini etkilemesi düşünüldüğünde tehlike arzetmektedir.
Kanal
İstanbul yörede insan nüfusunu ve yapılaşmayı artıracak, dolayısıyla da olası
bir depremde daha fazla can ve mal kaybının yaşanmasına neden olabilecektir
Su
sorunu yaşayan Istanbul'un yaşam destek sistemleri olan su havzaları, Istrancalar’dan
gelen ve su havzalarını besleyen su kaynakları kesintiye uğrayacaktır.
Proje
nedeniyle yok olacak Sazlıdere barajı İstanbul'un su ihtiyacı nı n % 29'unu
karşılamaktadır.
ÇED
raporunda, Kanal İstanbul Projesinin Su Kaynaklarına Olan Etkisi, DSİ'nin
verdiği rakamları ile örtüşmemektedir. DSİ'nin verdiği rapor ÇED raporunda yer
almamıştır.
Trakya
dahil tatlı suların beslediği tarım alanları yok edileceği için bölgede tarım
ve hayvancılık yapılamaz hale gelecektir,
ÇED
raporuna göre, Kanal İstanbul Projesi kapsamında 440 adet mera, yaylak, kışlak
vasıflı taşınmazından 418 adet (13.437.022,67 m2) taşınmazın mera niteliği
kaldırılmıştır.
Mera
Kanunu Ek Madde 1 ve 30.04.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar
Kurulu kararına göre; olası afet riskini bertaraf etmek için ruhsatsız,
iskânsız ve afet riski altındaki yapıların tasfiye edilerek yeni yerleşim alanı
olarak kullanılması amacıyla kullanılabilir.
Mera
Kanunu'nda 2016 yılında yapılan değişiklikle, Ulaştırma ve Altyapı Bakanına,
afete dayanıklı yerleşim alanı oluşturulması amacıyla, Avrupa yakası nda
bulunan bazı mera, kışlak ve ortakların mera vasfını tek başına değiştirebilme
yetkisi verilmiştir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, bu yetkisini kanuna aykırı
olarak, afete dayanaklı yerleşim alanı yapmak amacıyla değil, Kanal İstanbul
projesi için kullanmıştır.
Gelir
olarak gösterilen, yoğun yapılaşma ile ilave nüfus artışı ulaşım ve kent yaşamını
her alanda olumsuz etkileyecektir.
Doğal
ve arkeolojik sit alanları, tabiat parkları , milli parklar, sulak alanlar vb.
koruma alanları yok olacaktır,
Kanal
İstanbul nedeniyle, toplam 12.896.203,57 m2 lik devlet orman alanı , yok
olacaktır Proje sahasındaki orman alanı, 3. Havalimanı için izin verilen alan
ile çakışmaktadır. Proje sahasına 1,21 km mesafede bulunan Şamlar Tabiat Parkı
, Arkeolojik ve Doğal Sit Alanları proje nedeniyle zarar görme riski
taşımaktadır.
Avcılar
ve Küçükçekmece İç ve Dış Kumsal doğal sit alanı koordinatları değiştirilerek,
Kanal İstanbul Proje alanı sınırlarında kalan kısım sit statüsünü kaybetmiş,
konut alanı olan bir alan ise doğal sit nitelikli koruma alanı haline
getirilmiştir
Kazı
sonucu hafriyatın taşınmasıyla bozulan ekosistem halkı n sağlığını tehdit
edecek, taşıma araçları trafiğe ek yük getirecektir,
Kanala
entegre yapılar; Karadeniz Konteyner Limanı - Marmara Konteyner Limanı -
Lojistik Merkezi - Küçükçekmece Yat Limanı Diğer entegre tesislerden adalar ve
Sazlıdere Yat Limanı için çalışma yapılmadığından maddi ve çevresel etkileri
bilinmemektedir,
Yap
İşlet Devret modeliyle hayata geçirilmesi kararlaştırılmıştır.Aynı yöntem ile
yapılan diğer projelerde olduğu gibi Hazine garantisi verilmesi vatandaşa ek
vergi yükü getirecektir.
Kanal
İstanbul Projesi ile İstanbul’da yaşayanlar ve İstanbul ile ilişkisi olan
herkes için İstanbul şehri ADA haline gelecek, her açıdan yaşamı zorlaştıran
bir yerleşim haline gelecektir.
Trakya
ile irtibatın köprülerle sağlanması, ulaşım hakkının kısıtlanması yanında
güvenlik sorunu yaratacaktır.
ÇED
Raporu hazırlama aşamasında kurum ve kuruluşlardan görüş istenmesine karşı,
görüşler hiç dikkate alınmamıştır. Rapor, Projenin olumsuz çevresel etkilerini
bertaraf edecek değerlendirmeler içermemektedir,
Rapor
bilimsel değildir. Bilim adamlarının afet-deniz sistemi-güvenlik-
tarihi-ekosistem-ekonomi konularında yaptıkları bilimsel açıklamalar nedeniyle
projenin olumsuz etkilerini azaltmak için yeterli önlemler alınmadığı
görülmektedir.
Bu
Rapor ile Projenin hayata geçirilmesi, Çevre Kanunu'nun 3. Maddesinde idareye
yüklenen görevlere aykırılık oluşturmaktadır.
Anayasa'nın
56. maddesine göre "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir."
Anayasa'nın 56.maddesindeki çevre kavramı 63.
maddede sözü edilen tarih, kültür ve tabiat varlıklarını da kapsayan geniş bir
Çevredir.
Buna
göre Anayasa'da, vatandaşların da çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak
ve çevre kirlenmesini önlemek konusunda ödevli olduğu açıkça belirtilmiştir.
İnsan,
sağlıklı ve dengeli bir çevreden yararlanabildiği ölçüde varlığını ve
gelişmesini sürdürebilir.
Kanal
İstanbul doğal çevreyi değiştirerek olumsuz etkileyecek, çevre ve tüm
canlıların sağlığını bozacak bir proje olduğundan "Sağlıklı bir Çevrede
Yaşama Hakkı" ihlal edildiği için, Düzce Barosu olarak ,Anayasal yetkilerimiz kapsamında
Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 11. maddesinin 4. fıkrası
çerçevesinde süresinde ÇED Raporuna itiraz ediyor, Kamu yararı olmayan proje
için ÇED OLUMSUZ Kararı verilmesini talep ediyoruz.
DÜZCE
BARO BAŞKANI
AV.AZADE
AY